16 Ekim 2017 Pazartesi

Yabancı

Seni bir çocuk gibi gören ve seni yabancı sanan fakat asıl sana yabancı insanlar. Konuşabildiğin kadarını anlarlar, sustuğun kadarını eksik görürler. Yeni bir lisandaki karakterin bildiğin kelimeler etrafında şekillenir. Yeni kişiliğin, yeni ülkende daha yüzeyseldir. Söylediklerin kimseyi düşündürmez, kimseye dokunmaz en fazla tenlerine bir rüzgar gibi dokunur geçersin. Artık daha sakin, daha net ve hep olamadığın kadar iyi bir dinleyicisindir. Öyle zannederler. Konuşmak istediklerini kelimelere dökemediğinde dinlersin ve daha çok dinlersin.

Birisi sana yabancı olana sorar: ‘Nasıl bilirdiniz?’ iyi bilirdik diye cevaplarlar. İyi, sakin ve zararsız biridir. Sormasa aklına bile gelmeyecekti artık yeni şehrinde kaçıp geldiğin yerde olamadığın kadar pasifize olmuşsundur.  Kendi ülkende hep olmak istediklerini başkasının ülkesinde mecburen olmuşsundur. Herkes yüzüne bakar, kimse ruhunu görmez. Ruhundaki benliğini tanımlayan kelimelerini kaybetmişsindir. Dilinin ucunda bile değil, kelimelerin hepsi terk ettiğin evinde kalmıştır. Dilediğince yalan söyleyebilirsin. Kimse bir açığını yakalayamaz. Vücut dilinin bile farklı olduğu yeni evinde hayır diye baş sallayışını evet olarak anlarlar. Gözlerindeki durgunluğu huzur, gözlerindeki kıvılcımları öfke sanırlar. İçinde birikenleri bakışlarında anlamlandıramazlar. Gözlerine öyle rahat görünürsün ki hiç bilmezler. Arada bir gözüne bakıp ruhunu görecekler çıkacaktır, hemen uzaklaş. Ya anlarsa? Ya sakladıklarını bir çırpıda herkese açıklarsa? İşte bu anlarda daha güçlü olmalısın.  Hemen içinde cesaret, doğruluk ve derin yüzeysel hisler içeren mavi elbiseni üzerine giymelisin. Korkmuyorum dercesine gözlerinin içine bakmalısın.

“Senden hiçbir şey saklamıyorum ve gerçekten anlattığım kadarıyım.
Fazlası yok, arama gözlerimde. Ruhuma süzülme.”

Anlayamayacağın kadar iyi yalanlar söyleyeceğim sana, içerisine birkaç acıklı hikâye bile ekleyeceğim ki beni kolayca yargıla ve ruhumdaki yaralara erişmiş gibi bir zafer hisset. Seni kendime yaklaştırmayacağım ki bana yabancı olarak kalmaya devam et. Az bir kısmını bile anlasan ve görmeye başlasan tüm yaşanmışlıklarımı senin önüne dökmeye hiç sabrım yok. Yorgunum, her şeyi en başından yaşayamayacak ve kimseye hislerimi aktaramayacak kadar yorgunum. Belki de korkağın tekiyim. Anlattığım kadarını dinleyip inanmazsın ve sorular sorup benliğimden sildiklerimle yüzleştirirsin diye korkuyorum. Lütfen yalanlarıma ve arındırılmış küçük hikayeme inan.

Küçük ve mutlu bir ailede büyüdüm. Karşılaştığım tüm hayal kırıklıklarım sadece aptal olduklarını sonradan anladığım hayatıma dönemsel girip çıkan kişiler yüzündendi. Olsun. Hayatımdaki küçük hikayeleri, hayatıma giren insanları öğrenmene izin vereceğim. Sana komik ve acıklı deneyimlerimi aktaracağım. Sende öğreneceksin. Arada bir senin anlattıklarını da dinleyeceğim. Herkesin başına gelen şeyler olduğunu görüp beni kendinden ayırmayacaksın. Yaşadıklarımı bilecek, yaşayamadıklarımı hiç bilemeyeceksin. Benim yaşamadığım ama gördüklerimi de bilemeyeceksin. Yaşanmamış, isimlendirilmemiş hislerimi nasıl sana aktarabilirim ki? Sevgili arkadaşım bu hislerimi sana istesem de inan çok istesem de aktaramam. Öncelikle şunu benimle ilgili asla bilmemelisin. Konuşmaktan çok ürkerim, ürkmeyenlerin benim söylemek istediklerimi söyleyenlerin cezalandırıldığını öyle çok gördüm ki ben de korktum. Konuşmayı seçmek yerine kaçmayı seçtim. O yüzden buradayım, uzaktayım ve kendime ettiğim ihanetle kendimi kaybettim. Bilseniz siz de beni konuşmadığım için cezalandıracaksınız, hissediyorum. İşte bu yüzden sen beni cezalandırma, ben yeterince kendime ihanetimle yüzleşiyorum.

Sen hiç karşılıksız aşık oldun mu yabancı?
 

Ben çok aşıktım, kim bilir belki de hala çok aşığım. Asla ondan hiçbir beklentim yok desem dahi umutlarım içime çörekleniyor ve beni tekrar o hayallerin pençesine düşürüyor. Onunla yaşadığım her an öyle değerliymiş ki meğer şimdi anlıyorum. Kendime sormadan da edemiyorum peki o memnun muydu benden? Bir gün olsun ona olan bu aşkımı anladığını hiç sanmıyorum. Gittiğimde de aşkımdan olduğunu anlamamıştır. Gittim evet. İstediğim gibi olmadığı için kaçtım. Olduramadığım için kaçtım. Yeterince ben çabalamadım, ama başkalarının da onun için çabaladığını gördüm. Benden daha da çok çabaladıklarını gördüm, hiç değişmedi. Aynı inkar, aynı gözü kapalılıkla bizim onu yeterince sevmediğimizi söyledi. Ben söyleyemedim, ne çok sevdiğimi haykıramadım. Eski masallar duyarsın ve sen hala inanıyorsundur, sonra bir an gelir ve biter. Bitti sandım. Bitmemiş hala içimi yakıyor. Umutlarım bulutlar gibi üzerimde, ne kadar uzağa gitsem de peşimden süzülerek beni takip ettiler. Yine üzerimde o bulutlar dönüyor. Peki, ne zaman bulutlar kaybolup yerini güneş ile masmavi gökyüzüne bırakacak? Cevabını ben de bilmiyorum.

Beni boş ver yabancı sen ne kadar da güzelsin öyle, gözlerinin arkasında söylediklerinden fazlası yok. O kadar simetrik bir güzelliğin var ki, dilindeki kelimelerle hiç çelişmiyorsun. Beni en tepemden parmak uçlarıma kadar sarsıyorsun, bıraktığında dahi olduğum yerde başım dönmeye devam ediyor. Sende kendi olamadıklarımı gördükçe, hayıflanıyorum.  Bir yandan da her anını zihnime kaydediyorum. Meğer masallar gerçek olsa ne de güzel olurmuşuz eğer sen içinde yaşadığın masalın farkında değilken böylesine mutluysan ben bu susuzlukla rüyama kavuşmuş olsaydım yaşayabilir miydim? Senin kadar har savurup harman savurmazdım. Günlerimi hiç de sıradanmış gibi ardı ardına sıralamazdım. Olsun yine de iyi ki varsın, iyi ki bir yerlerde gerçek olabileceğini bana gösterdin.


İyi ki varsın yabancı