29 Ocak 2012 Pazar

Kış bi' çekilir misin canım?

Kışın ne kadar şık giyiniyorsam o kadar üşüyorum. Haliyle dışarı çıkmak istemiyorum, yazın yap karizmayı kışın boz yap-boz mu oynuyoruz lan burda. Sosyalliğin enerjinin dibine vurmanın mevsimi kesinlikle yaz NOKTA.

Kışları insanlar da ayılar gibi evlerine çekilmeli, uyumasak bile kışın her aktiviteden muaf olmalıyız. Okul olmasın, iş olmasın mesela. Eveet diye çığlıklarınızı duyar gibiyim. Burdan akademisyenlere sesleniyorum bu fikri güzel bir tabana oturtup süsleyip püslersek bu hakkımızı edinebiliriz.

Düşünsene sabahın köründe kalktın, yatak hala sımsıcak ayağını yorgandan dışarı atacak oluyorsun bırrr diye daha bir büzüşüyorsun. Bin küfrederek o yataktan çıkıyorsun, çıktığına değiyor mu peki hayır. Soğuk insanın enerjisini emiyor, hani derler ya soğuk yordu diye var öyle bi' şey. İşe ya da herneyse okula gidene kadar bacaklarını soğuktan kasmaktan bacaklarına ağrı girdi, yüzüne yüzüne yediğin o buz gibi hava da zaten iliğine işledi. Hadi gel bu günün bir hayrını gör de verimli ol. Kışın evimizde oturalım sevgili yetkili duy sesimi.

Ama ben ayılar gibi evde yatalım bütün kış kıçımızı devirip uyuyalım mı diyorum? Hayır. Deseniz ona da itirazım olur mu? Ona da hayır. Şöyle mis gibi kışları evimizde otursak, çalışma ve zorunluluklardan ötürü yapamadığımız her şeyi kış mevsiminde yapsak. Kitaplarımızı okusak, izleyemediğimiz filmleri izlesek, birikmiş düşüncelerimizi seslendirsek. Daha yararlı ve arınmış bir insanlığa dönüşürüz.

Tabi ki bazı sivri zekalılar olacaktır. Yau kardeşim ben kışı seviyorum yazı sevmiyorum donum bi tarafıma yapışıyor sıcaktan diye söylenebilir. Siz kışın zorunluluklarınızı yerine getirin, biz yazın sonra hayat bayram olsun. Kışkışlamak diye bir kelime var da yazyazlamak diye bir kelime duydunuz mu olsa da dünyanın en sevimli kelimesi ünvanını alırdı.

Ne olmuş yani azıcık uçtuysam her insanın bir ütopyası olabilir. Bu da benim ütopyam.

Kışları benden hiç bir şey beklemeyin!

İnsanlığa açık mektubumdur.

Au revoir.

24 Ocak 2012 Salı

Yeni nesil umut tüccarları

Umut tüccarları diye suçladığımız ve hepimizin bildiği bir kesim vardır: Avukatlar.

Ama şimdi ben ondan bahsetmeyeceğim. Ayrı bir tür olan yeni nesil umut tüccarları: Özel ders öğretmenleri

Öyle ki şurda anlatacaklarıma küfürle başlasam söverek bitirsem yeri olur. Canım benim anladım çok iyi hocasın %100 başarı garantisi veriyorsun da napıyorsun hap mı atıyoruz herkesin aynı seviyede olduğu bir dünya nerde lan?  Adam öyle bir anlatıyor ki hemen kendini inandırıyorsun hah ben şimdi ders alacağım bu adamdan vuhuuu bütün derslerim tavan yapacak, diğer salaklarda salaklıklarına doymasın düşünemiyorlar ki saftirik osmanlar. Öyle sen havalarda uçar durursun ki bu çok tehlikeli değil kendini gazlıyorsun bi' yerde motivasyon da diyebiliriz.

Ama o güdümlü umut tüccarı durmak bilmez bu umutları ailene de aşılar işte o sakat, o tehlike, o ölüm tehlikesi! Abartısız söylüyorum ben lise sondayken bir adamdan ders alıyordum; gitti babama dedi ki İstanbul Üniversitesi garanti, biraz çalışırsa Boğaziçi olur. Bak bak biraz çalışırsam godoşa bak. Babam kutlamalara başladı kızım Boğaziçinde okuyacak, hep beraber öyle bir moddayız biz. Ay diyorum bizim buraya da ters tek vesaitte yok ama ne yapalım koskoca Boğaziçini kazanmışım gitmeyecek miyim? Yok yok gitmemek olmaz.

Sonra ilk bir ayım Boğaziçi hayalleriyle geçti, o sıra denemeler falan yapılıyor tabi ben yavaş yavaş İstanbul Üniversitesini de düşünmeye başladım. Aslında İstanbul Üniversitesi daha iyi bir üniversite neden çünkü Boğaziçindeki tiplerle ben anlaşamam zaten, şimdi kazanacağım sonra okulu bırakmak için aileyle tartış falan ailemi karşıma almak istemiyorum yani yoksa ilk 370 sıralamayı alıyormuş ne alakası var. Ulan ben o ara 3 milyon kişi giriyorsa sınava 3 milyon-370 kaç kişiyi geçmem lazım falan o hesabın içinden bile çıkamıyorum. İlk bin-ikibine girsem iyidir diyerek İstanbul Üniversitesine yöneldim falan babam kızıyor ne alakası var on soru daha çöz Boğaziçi olsun topu topu ömründen bir sene feda edeceksin sonra rahatsın. Ne on sorusu, kaç on soru??

Bakıyorum denemelerde puanlar az geliyor, umut tacirimiz başlıyor ÖSS'de bu denemelerde aldığından 20-30 puan fazla alacaksın, biz sizi denemelerde özellikle zorluyoruz. İnandık tabi, ama ne yapın inanmayın. Bak tecrübedir paylaşıyoruz şurda.

Sonra neyse sınava girdik, sonuçlar geldi. Baktım Boğaziçi ve İstanbul ucundan(!) kaçıyor. Sonra aile harbi çıktı tabi adam inandırmış resmen bizi, biz de bir hayal kırıklığı aileden biri ölse bu kadar üzülürüz. Ha sonra sonucu söyleyeyim İstanbul Bilgi Üniversitesine girdik. İstanbul olmadı ama İstanbul Bilgi oldu. Bunun adı daha uzun, daha afilli (!) ondan canım yoksa beni ne fakülteler, ne dekanlar istedi.

Burdan o hocaya bir çift sözüm var, seni bulacaaam oğlum!

PS: Babam hala biraz çalışsaydın sen Boğaziçini kazanırdın der.



21 Ocak 2012 Cumartesi

Küfürlü içerik

Kızlara küfür yakışmıyor diyen insanlar var onların götüne koymak lazım diye düşünüyorum. Herşeyin bir yeri, adabı varsa küfürün de var. Küfüre karşı insanı anlarım da kıza yakışmıyor ne lan?

Öncelikle şunu belirteyim, kız erkek ayırmam da cümlenin başına sonuna ortasına marifet gibi küfür ekleyen insanlardan tiksinirim. Ama bazen öyle bir şey oluyor, öyle bir durum gerçekleşiyor ki orda ne desen o küfürün yerini tutmuyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı an derler ya hah öyle durumlar da küfürü yapıştıracaksın. Küfür böyle durumlar içindir.

Elastikiyetini sevdiğimin Türkçesi de öyle müsait ki kelime oyunlarına, öyle yaratıcı küfürlerimiz var ki önünde saygıyla eğilinir. Dünya üzerindeki her dili bilmeden iddaa ediyorum ki bizim kadar küfür hazinesi geniş bir millet yoktur.

Bir gün biriyle tartışıyorum ismi lazım değil, beni çileden çıkarmak için etmediği hakaret kalmadı kız beni öyle saplantı haline getirmiş ki ne desem anlatamıyorum derdimi ben diyorum ankara o diyor götüm kara. Sinirliyken kötü laflar etmemeye dikkat ederim, daha çok geyiğine küfür kullanırım ama kız beni çileden çıkardı en son;

"Zekasıza zeka hapı verirsin fitil diye götüne sokar ne diyim daha ben sana" dedim ve ses soluk kesildi. Kıza saatlerdir açıklıyorum bak canım yanlış anladın benimle uğraşmasan, cidden benim seninle bir sorunum yok diye diye ne oldu ben yıprandım en son o da alacağını aldı rahatladı.

Küfür bazen yerine göre gerekli, kızlara da mis gibi yakışıyor.

Nah buraya yazdım.

Ben düşündüm taşındım, lan dedim blog yazmıyorum adam akıllı bari kötü emellerime alet edeyim. Belki çoğu insanın şaşıracağı bir şekilde boş bir duvara bakarak saatlerce oturabilirim, hayır ruh hastası değilim. En azından modern tıbba göre değilim.

Oturup düşünüyorum öyle, ne düşünüyorum desem;

 dünyayı mı kurtarıyorum yok,

insanlığa hizmet eden felsefe akımına öncülük mü ediyorum e oda yok.

Baktım yok annem böyle olmuyor salakça desinler ne diyor lan bu desinler bloguma yazayım bari. Bu kararını ne diye buraya yazıyorsun yazmaya başla diyebilirsiniz ya da belki demezsiniz ama nedeni şu hayatım boyunca hep günlük tutmaya deli gibi heveslendim. Beş altı tane de günlüğüm var ama her birinde beş günü geçmemiştir yazılarım. Öyle de hevesim çabuk kaçıyor.

Bu kez öyle olmasın diyerekten bunu nah buraya da yazdım, yazacağım anasını satayım!