21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sevgili AKP'ye oy vermiş arkadaşım

Sevgili Ak Parti'ye oy vermiş arkadaşım,

Yarın bir gün ucu bize kadar dokunduğunda beni, ailemi haksız yere cezalandırmaya çalışırlarsa arkamızda durursun diye düşünüyorum. Çünkü iyi niyetine güveniyorum. Sen dış güçler değilsin, içimizdeki güçsün. Arkadaşlık, sevgi, komşuluk hatta uzaktan tanıdıklık bunu gerektirir. Yok yahu diyeceksin o öyle şeyler yapmaz. Siz de iyice kafayı yediniz. Diyeceksin biliyorum. 

Uzaktan hoş görünmesine rağmen öyle uçuk şeyler oluyor ki sen de pes edeceksin. Yuh diyeceksin. Sokakta yüzüne karşı demeyeceksin, tokat yemeyeceksin belki ama içinden illa ki bu geçecek biliyorum. 

Geçen gün biri yazmıştı ki "ananı da al git" demesine şaşırırken halkı tokatlamasına şaşırmaz olduk. Aman hissizleşme arkadaşım. Her yaptıklarının hakkı olduğunu düşünme. Devlet her şeyden üstündür derken, devletin insanlardan oluştuğunu unutsalar da sen unutma. Senden benden hiç bir farkları veya üstünlükleri yok. Onlar var derler, Allah'ın yer yüzündeki gölgesi sanarlar kendilerini ama sen inanma. 

Benim burada hiç bir şeyi karikatürize etmeme gerek yok, çünkü işler ciddiyetten iyice uzaklaştı. Senin dedikleri ile yaptıklarını karşılaştırman dışında hiç bir şeye ihtiyacımız yok. 

Geçen gün yurtdışında Fas'lı biriyle konuşurken dış güçlerle nelerin kastedildiğini anladım. 

Türkiye'de artık azınlıklar daha mutlu değil mi? dedi.

Azınlıklara sorarsanız cevabı hayır dedim. İnsan hakları, ifade özgürlüğü konusunda dünya sıralamalarında hep sonda olduğumuzu söyledim.

E peki o önemli değil asıl ekonomi gelişti, Türkiye büyüyor değil mi? dedi.

Bunun normal olduğunu hatta gelişmekte olan bir ülkeye göre büyüme oranımızın az olduğunu ve sadece tüketime dayalı olduğunu artık yeterli üretim olmadığını anlattım. 

Paralel devlet? dedi.

..... 

Dış güçler kim artık biliyorum, her yerde bu ezbere söylemler dağıtıldıkça dağıtılıyor. Biz ezildikçe eziliyoruz ve kimse görmüyor. Ama sen göreceksin, biliyorum.


29 Ocak 2014 Çarşamba

Salak mısın kızım sen vol 3

Hayatta henüz hiç bir şeyinizi çaldırmadıysanız bir deneyin. Çok garip bir his kendinizi böyle gerizekalılık sınırında hissediyorsunuz şimdi buradaydı ya lan diye sağa sola bakınıyorsunuz. 

Sonra bulamayınca bir "Allah Allah" deme seansları başlıyor. Sonra bir retro-gün taraması yapıyorsunuz. Eveet önce Ayşelerdeydim hıhım sonra bir tuvalete gideyim dedim gittim, sonra çıkınca bir mutfağa uğradım çaktırmadan tencereye bir kaşık attım. Ay Ayşeye sorsam mı acaba orda kaldı mı diye iyi de demez mi ulan senin ne işin vardı mutfakta yine gırlağını tutamadın dimi diye. Ay yok yok o hiç çekilmez şimdi. 

AY BEN SONRA NE YAPTIM??? HAFIZAMI DA MI KAYBETTİM ACABA?


Senin olan bir şey, bir bakıyorsun yok. Birisi gelmiş almış gitmiş. İnsan kendini bomboş hissediyor. Değersiz bir şey de olsa kandırılma hissi inanılmaz baskın hissediliyor. Böyle hayatım monoton azcık renk katayım diye düşünüyorsanız bir deneyin. (ölmeden yapılması gereken şeyler vol 2520908: kendini aptal yerine koydurmak)

Sen de amma salakmışsın kızım başka işin gücün, yazcak konu mu yok falan diyorsanız eğer HOOOP. Orada bir duracaksın arkadaş. Bu konu hakkında biri bir şeyler söyleyecekse eğer O BENİM.

Kankitemla mesajlaşıyorum telefonda ben 5 dk falan cevap vermedim, sonra ankesörlü telefondan arayıp telefonumu çaldırdım dedim. İnanamadı tabi. Kızım son mesaj 5 dakika önce falan dedi ama ben minibüsten inerken cebimden almışlar. 


DERS 1: Neymiş öyle halka açık alanda milletin gözüne gözüne sokmuyormuşuz telefonları dimi?

Bir de hep merak etmişimdir o telefon çalınınca içindeki özel mesajlar, fotoğraflar noluyor. Hırsız efendi açıp okuyup ahahaha salağa bak diye gülüyor mudur acaba? Valla kalkmışsın hırsız olmuşsun yapmışsın bir eşeklik bari hayatına renk kat dimi? Ben olsam yapardım. Hırsızlık yapmam. Ama hırsızlık yapsam telefonu bir karıştırırdım. Hem hırsızlık yapmış "aaa özel hayata saygı" diye bir tutumda olmaz heralde dallama. 

DERS 2: Telefonun çalınınca gidip eş dosttan ödünç telefon alma. Git parasıyla bir telefon al ya da paran olana kadar alma ölmezsin.

Neden? Arkadaşlık öldü mü canım diye lafını sözünü yapabilirsiniz. Yap aşkısı dinleme sen beni. Ama sonra benim gibi gidip ödünç aldığın telefonu da çaldırırsan gidip iki telefon almak zorunda kalırsın. 

Ya tabi sen bunu düşünemedin dimi? Her şey olabilir. Bana oldu bebeğim size niye olmasın dünya üzerindeki tek keko ben olamam herhalde. Bir ayda iki kere hırsız seni bulabilir.

Hatta belki o dallama seni takip ediyordur, kim bilir?

Zaman kötü gerisini siz biliyorsunuz zaten.


15 Ocak 2014 Çarşamba

Uyan Berkin


“Vakitli uyu, vakitli uyan annecim.

Yoksa uyandığında pişman olursun.

Yine bir akşamın sonunda annesinin söyledikleri yankılandı kafasında, keşke vakitli uyusaydım. 

Bir günü kaçırdım.”


Vakitsiz uyuyup bir günü kaçırmak bir şey değildir. Belki de can sıkıcı bir olaydan kaçınmış olurdun o gün, paçayı ucu ucuna kurtarmak gibi bir şey olurdu. Oh iyi ki bu gün okula gitmemişim. Ne kadar da sıkıcı bir günmüş.

Fakat bir çocuk öyle vakitsiz uyudu ki, uyandığında belki de yılları kaçıracak.

Düşünmesi bile insanı ürpertiyor. Hatta belki düşünemezsin bile filmlerde görüp “hadi lan oradan o kadar da olmaz” dediğin bir andır bu çünkü sıradan insanların başına gelmez.

İyi insanların başına kötü şeyler gelir mi?

Hele ki çocuklar hak eder mi kötü şeyleri?

Etmezler, ama yine de olaylar iyi kötü ayırmadan en savunmasız anında seni kafandan vurur!

Olduğun yerde, o anda donar kalırsın.

Ne ileri, ne geri gidemezsin.

Düşünsene ekmek almaya gitmişsin, annen ise seni bekliyor. Ekmeği alıp bir an önce gelse oyalanmasa şu çocuk geceden beridir midem kazınıyor zaten diye belki kendi kendine söyleniyor. 

Sen ise sabah mahmurluğuyla belki erkenden ekmek almaya çıkmış olmana kızıyorsun.  Senin o an aklından geçen tek şey, erken uyanmış olmak ve kendi üşengeçliğinle savaşmak.

Tam da o anın binde birlik kısmında, beklenmeyen bir anda zalimin biri kendisinden başka kimseyi düşünmeden nefretini etrafa saçarken sen çıkıyorsun karşısına.

Öyle bir nefret ki bu, en hak etmeyeni buluyor. Öyle ya kızgınlık değil bu hırsla karışık bir nefret önüne çıkan kim, ne, nerede, nasıl diye soru sormadan önüne geleni ezip geçiyor.

Senin günlük telaşların o anda anlamsızlaşıyor ve seni o anda donduruyor.

Senin aylarını elinden alıyorlar, belki yıllarını alacaklar.

Belki yarın, belki aylar sonra, belki yıllar sonra uyanacaksın.

Bedenin belki adam olacak, şöyle heybetinle baktığında kızları sen donduracaksın. 
Onlar gibi değil. Nefretle değil, aşkla.

Ama sen uyandığında ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, donduğun yerden devam edeceksin.

Çocuk kalacaksın ve belki çocuk masumiyetinle onları affedeceksin.

Düşünsene oyunlar oynamak isteyeceksin, ama heybenin altında o çocuksu oyunlar sırıtacak.

Seni çocuk olmadan, adam olmak zorunda bırakacaklar.