27 Temmuz 2013 Cumartesi

Sizi vuran eller kırılsın

Nedendir bilinmez sık sık kendimi ölümle ilgili olaylara hüzünlenirken buluyorum. Tek bildiğim bir şey var kendi ölümümden kesinlikle korkmuyorum. Sadece ölüm çok acımasız geliyor. Rasyonalist bir insan olduğumu sanarak her zaman nedensellikten, haliyle bir problem olduğunda çözümden yanayım. Ama konu ölüm olduğunda üretecek bir çözüm olmuyor. Kaskatı bir gerçek öyle buz gibi duruyor. Hem insan öyle bencil bir varlık ki herkesin ölümüne üzülmüyor. Herkesin ölümüne üzülebilseydik zaten yaşam yaşanılabilir olmazdı. Yaşam ne kadar gerçekse ölümde bir o kadar gerçek. Başladığı gibi tükeniyor.

Ölümün canımızı yaktığı anlar genellikle eğer yakından tanıdığımız biri, ailemiz ya da arkadaşımızsa başımıza gelir. Bu gün ölüm üzüntüsüne yeni bir bakış kazandım.Aynı ideolojide, aynı değerlere sahip olduğunuzu hissettiğiniz insanların ölümü de bizi çok yakın bir arkadaşımızmış gibi üzüyor. Bunu farketmem baya uzun zaman aldı. Geçmişten kareler gözümün önüne geldi. Bir gün televizyonda haberlerde biri ölmüştü; muhtemelen trafik kazasıydı. Babaannem yüzünü görünce "bu bizim oralılara benziyor" diye üzülünce ne farkeder ki insan işte demiştim. Fark ediyormuş.

Abdullah Cömert
Ethem Sarısülük
Medeni Yıldırım
Ali İsmail Korkmaz

Bu gün televizyonda annelerinizi gördüm.

Hep birlikte seni vuran eller kırılsın oğul türküsünü söyleyerek ağlıyorlardı.

Ben de ağladım, daha çok ağladım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder